Bu blog yazımız bir köyü oluşturmanın ve köy yapısının yüzyıllarca ne aşamalardan geçip şimdiki halini aldığını gösteren bir örnektir. Antik çağdan günümüze, Gargaros’ dan Adatepe ismine uzanan bir yolculuk hikâyesini barındıran bir köydür. Çanakkale, Küçükkuyu beldesine bağlı Adatepe Köyü, Homeros’un İlyada destanında kendine yer bulmuş bir atmosferdir.

Türk yerleşimi öncesi Rum köyü olan Adatepe, Selçuklu döneminden mübadele yıllarına kadar Rum ve Türk nüfusunu içerisinde barındıran bir yapıya sahiptir. Öyle ki Rum mimarisinin ana yapı malzemesi olan taş, Türk mimarisinin ise getirdiği ahşap birbiriyle kaynaşmış durumdadır.

Aşağıdaki mahalle de Rum mimarisinin keskin taş evlerini bulurken, yukarıdaki mahallede cumbalı ahşap evleri, ulu iki çınarın oluşturduğu köy meydanında ise taş-ahşap karışımı evleri görmeniz mümkündür.

1950’li yıllarda ise köy dışa göç vererek, on yıl içerisinde hayalet köy siluetine bürünmüştür. Yapıların bakımı yapılmadığı için harabeleşmeye başladığı zamanlarda yani 1980’li yıllarda şehir hayatından sıkılan bir grup tarafından Kazdağları gezisinde keşfedilmiştir.

Grup köy içerisindeki evleri alarak kendi imkânlarıyla restore ederek burada yaşamaya başlamış; yok olmakta olan köy, eski günlerine dönüş yapmıştır. Ayrıca köy okulu da Valilikten kiralanarak “Taş Mektep” adıyla yaz aylarında eğitimlerin ve seminerlerin verildiği bir kültür merkezi haline gelmiştir.

Sit alanı statüsünde olan köy kendi mimari yapısını korumakta; yerli ve yabancı turistin uğrak noktası olmaktadır. Eğer yolunuz düşerse birçok kültürün evlerini kurup hayatlarını geçirdiği bu köyü görmenizi tavsiye ederiz.